Günümüz piyasasında işletmeler devamlılığını sağlamak ve büyümek adına sektör içerisindeki diğer işletmelerle rekabet etmek zorundadırlar. Rekabet ettikleri konulardan biri de kanunda geçen şüpheli alacaklar mevzusudur. Ayrıca piyasadaki bu zorlu rekabet ortamında işletmeler istenilen amacı elde edebilmek maksadıyla farklı satış yöntemleri geliştirmişlerdir. Bunlardan biri, işletmelerin en çok kullandığı “vadeli satış” yöntemidir.
İşletmeler, vadeli satış yöntemini ticari hayatta pek tercih etmemektedir. Fakat bu yöntem piyasanın canlanması ve işletmelerinde devamlılığını sağlaması açısından sürekli kullanılan bir yöntem haline gelmiştir. Ancak ticari hayatta yaygın olarak uygulanan bu satış yöntemi, riskleri de bünyesinde barındırmaktadır. Mesela, işletmeler açısından alacaklarını zamanında veya hiç tahsil edememesi gibi sıkıntılar bulunuyor. İşletmelerin karşılamak zorunda oldukları bu risk, kanunla düzenlemeye alındı. 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun (VUK) 323. maddesinde “Şüpheli Alacaklar” başlıklı maddesi bulunuyor. Bu maddede yapılan düzenleme ile işletmeler lehine karar vardır. Artık işletmeler, vergisel yönden avantaja sahiptir.
Vergi Usul Kanunu
Ülkemizin son yıllarda sağladığı ekonomik istikrar ülkemiz ihracat rakamlarına da yansımıştır. Ancak yurt dışındaki firmalarla yapılan ticari faaliyetlerdeki bu artış beraberinde bazı sorunları getirdi. Şöyle ki bu firmalardan tahsil edilmesi gereken alacakların zamanında veya hiç tahsil edilememesi gibi bir durumu ortaya çıkarmıştır. Bunun temel sebeplerinden biri, işletmelerin yurtdışındaki müşterileriyle yine vadeli satış yöntemini kullanmasıdır. Bunun yanında açık hesap veya mal mukabili ödeme şeklinde anlaşan Türk ihracatçılarının büyümek için tercih etmese de kullandıkları satış ve ödeme şekilleridir. Bu durumda yurtdışındaki şüpheli alacaklar mevzusunu ortaya çıkarır.
Ülkemizde faaliyet gösteren firmaların yurt dışındaki firmalar ile yaptıkları ticari ilişkileri sonucunda ortaya çıkan yurt dışı alacaklarını tahsil edememe gibi durumlarla karşılaştıklarında yapmaları gereken basittir. Öncelikle firmaların, VUK’ un 323. maddesindeki karşılık ayırma düzenlemesinden yararlanıp yararlanmayacağını bilmeleri gerekir. Eğer şirketler bu kanundan yararlanıyorsa, gerekli şartları Vergi Usul Kanunu ile 5178 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun çerçevesinde değerlendirilir.
Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar,
2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan miktarlar söz konusudur. Eğer bunlar dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar ise şüpheli alacaklar sayılır.
Yurt Dışındaki Alacaklı Durumu
Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesinde, şüpheli olan alacak kategoriye ayrılmamıştır. Şöyle ki yurt içi ve yurt dışı alacaklar için uygulanabilir diye bir ayrıma gidilmemiştir. Kanun hükmünde de bu konu da açık bir hüküm bulunmamaktadır. Fakat satışlarının büyük bir çoğunluğunu yurt dışındaki ülkelere ihraç eden mükellefler bulunur. Bunların yurt dışından olan alacakları içinde, gerekli şartlara taşımaları gerekir. Bu koşulla VUK’ un ilgili hükmünden yararlanmaları gerekmektedir.
Yurt dışından doğan alacakların tahsil edilememesi durumunda şüpheli alacak kapsamına girilmelidir. Aslında VUK’ un 323. maddesindeki şartları taşıması gerekmektedir. Ancak, Milletlerarası Özel Hukuk kuralları gereğince alacağın bulunduğu ülkede şüpheli olan alacak olarak kabul edilmesi önemlidir. Borçlunun mukim olduğu ülkedeki Borçlar Hukukunda özel bir düzenleme bulunması gerekir. Böylece şüpheli olan alacak karşılığı ayrılmasında bu hükümlere uyulması gerekmektedir.
VUK 232.Maddeleri Nelerdir?
İşletmelerin yurtdışı alacaklarında alacağını tahsil edememesi durumu söz konusudur. Bu durumun VUK’ un 323. maddesinde yer alan şartları şöyledir:
1- Alacak kâr sağlaması düşünülen bir faaliyet neticesinde elde edilmiş olmalıdır. Hatır senetleri gibi ticari bir faaliyet sonucunda oluşmamış alacaklar sayılmaz.
2- Alacağın şüpheli alacak hale geldiği yıl, tasarruf değeri ile kayıtlara alınmalıdır.
3- Alacaklı bilanço usulü defter tutuyor, olmalıdır.
4- Alacak teminatlı olmamalıdır.
5- Alacağın tahsili şüpheli hale gelmelidir.
a) Alacak dava veya icra safhasında bulunmalıdır.
b) Alacağın, protesto veya yazı ile birden fazla kez istenmesine rağmen ödenmemiş olmalıdır.
6- Şüpheli alacak karşılığı ayırmak zorunluluk değil, ihtiyaridir.
7-Borçlu hakkında verilmiş bulunan iflas kararı bulunmalıdır.
Şartlar açıkça belirtmektedir ki alacak dava veya icra safhasında bulunmalıdır. Ama icra takibi, hele ki uluslararası dosyalarda zaman, itibar ve daha fazla para kaybına da yol açabilmektedir. Bu nedenle ARS Danışmanlık olarak, yurt dışından doğan alacaklarını tahsil edemeyen müşterilerimize ‘şüpheli alacaklar karşılığı ayırma’ seçeneğinden önce biz etkin hizmet sunuyoruz. Onlar için çok daha etkin, hızlı ve riskiz olan ARSinkaso hizmetlerimizi sunmaktayız.
ARSinkaso Hizmetimiz
Uluslararası ARSinkaso alacak yönetimi ve risk yönetimi hizmetlerimiz kaliteli ve profesyoneldir. Türkiye’deki müşterilerimizi temsil ediyoruz. Yurtdışındaki borçlu firmalar ile yasal takip öncesi uzlaşma aşamasındaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çalışmalar temelinde, borçlu firma ile irtibata geçiyoruz. Ardından borçluya anadilinde ihtar gönderiyoruz. Ayrıca ilgili ülkedeki yerel temsilcimiz kanalıyla telefon görüşmeleri, firma ziyareti ve toplantılar yapıyoruz.
Böylece, varsa tebligat/bildirim hatalarının önüne geçiyoruz. İhtilaf/itiraz durumlarını tespit ediyoruz. Böylece tarafların mutabık kalacağı alternatif çözümlerin üretilmesi mümkün olabilmektedir. Müşterilerimizin en önemli ayrıcalığı ise, yasal takip öncesi tüm bu yurtdışı şüpheli alacaklar takip hizmetlerimiz için, hizmet bedelimiz çok makuldur.
Müşterilerimiz yalnızca tahsilat olduktan sonra ve tahsil edilen tutar üzerinden ‘başta anlaşılan’ komisyon oranında bizlere ödeme yapar. Bir diğer önemli husus ise, borçlu firmaların- aksi kararlaştırılmadıkça- ödemeleri her zaman müşterimizin banka hesabına yapmasıdır. Komisyon oranlarımıza ilişkin teklif verirken dikkate aldığımız kriterler ise temel olarak şöyledir:
- Yurtdışındaki borç tutarının tarihi (alacak vadesi)
- Yurtdışındaki alacak tutarı
- Yurtdışındaki borçlunun bulunduğu ülke/bölge
- Yurtdışına gönderilen ürün veya verilen hizmetin detayları
Uzlaşma yolları tüketilmeden bize intikal eden ve yetkilendirildiğimiz dosyalarda komisyon oranlarımız düşmektedir. Aslında temel olarak borç yaşı düştükçe komisyon oranımız da düşmektedir.
Yurtdışındaki alacaklarını takip etmekte olduğumuz müşterilerimiz bulunuyor. Bazı müşterilerimizin tahsil kabiliyeti olmayan durumlarını tespit ediyoruz. Böyle durumlarda ilgili ülkedeki çözüm ortaklarımızla yasal takibi başlatıyoruz. Ayrıca ilgili ülkenin resmi makamlarından aldığımız belgelerle şüpheli alacaklar konusunda da yardımcı olabilmekteyiz. Ama bu belgelerin temin edilebilirliği, süresi ve masrafları her ülkeye göre değişiklik arz eder. Dosyanıza özgü durumları değerlendirmemiz ve teklif verebilmemiz için bizimle irtibata geçebilirsiniz.